Linux Yaz Kampı için 23 Haziran – 8 Temmuz 2012 tarihlerinde Bolu’da Abant İzzet Baysal Üniversitesi’ndeydik. Aslında yolculuğum 14 Haziran gecesi başladı. Haftasonu Ankara’daki Linux Kullanıcıları Derneği genel kurulu için yola çıktım. Ankara Ankara güzel Ankara… Ankara’da kaldığım yaklaşık bir hafta boyunca hem uzun zamandır görmediğim arkadaşlarımı gördüm, hem de etrafı dolaştım. İzmir’in sıcaklarından sonra nasıl iyi geldi Ankara’nın nispeten serin havası anlatamam. Açıkçası Bolu’ya istemeye istemeye gittim.
Bolu’ya vardığımda Perşembe akşamıydı. Kamp alanına ilk gelen ben olduğumdan ilk iş kampüsü ve sınıfları gezmek oldu. Kamp boyunca 5 farklı konuda (Java, PHP, Linux Sistem Yönetimi 1. Düzey, Linux Sistem Yönetimi 2. Düzey, LibreOffice & Linux Masaüstü), 7 sınıfta paralel eğitimler oldu. İhtiyacımız olan 7 sınıfın hepsi Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeydi. Ben gittiğimde projektör, bilgisayar, priz gibi tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Kampüsü gayet ferah ve yeşil buldum, çevresi de oldukça güzeldi. Ormanlar, yakındaki Gölköy göleti ayrıca bir güzellik katmış kampüse. Geçen sene Linux Yaz Kampı Düzce Üniversitesi’nde düzenlenmişti. Düzce Üniversitesi yeni gelişmekte olan bir üniversite. Orada da çevrede çok güzel ormanlar olmasına rağmen yeni bina inşaatları, çevre düzenlemeleri vs arasında yaz kampı yapmak bir miktar rahatsız ediciydi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi ise daha oturmuş bir üniversite olduğu için çevrede inşaat faaliyeti yoktu ve sosyal olanaklar anlamında daha gelişmiş. Örneğin; içinde kuaförden, bankaya kadar pek çok şey barındıran aktivite merkezi adını verdikleri bir çarşısı var. İki üniversite arasındaki en büyük fark ise hava koşulları. Düzce’nin nemli ve sıcak havasına karşılık Bolu’nun serin ve rüzgarlı bir havası vardı.
23 Haziran Cumartesi günü tüm katılımcıların gelmesiyle birlikte kamp resmen başlamış oldu. Kursiyerlerin kalması için ayarlanmış olan yurtlardan Kredi Yurtlar Kurumu’na ait olanla sorunlar yaşadık. Yurt boş olmasına ve önceden bize söz verilmiş olmasına rağmen bir başka etkinlik sebebiyle kursiyerleri yurda almadılar. Her ne kadar kursiyerlerin kampüs içinde konaklamasının önemini anlatmaya çalıştıysak da ne bizim ne de üniversite yönetiminin müdahalesi işe yaramadı ve kursiyerleri şehir merkezindeki KYK yurduna aktarmak zorunda kaldık. Tabii buna bağlı olarak bir de ulaşım sorunu ortaya çıktı. Neyse ki kamp boyunca bu konuda tekrar büyük bir sorunla karşılaşmadık.
Bu bilinen bir gerçek ki milletçe okumayı pek sevmeyiz. Bunun etkilerini de kamp başvurularında ve kamp süresince hissettik. Web sitesinde detaylı olarak belirttiğimiz her konuda defalarca sorular aldık. Açıkçası bu sene kampın tarihleri biraz kötü bir aralığa denk geldi. Yaz okulları, bütünlemeler, yüksek lisans başvuruları, KPSS gibi nedenlerle insanların mazeretleri vardı. Ama tüm bunları saymasak bile, kampa geç katılanlar, erken ayrılanlar, düzensiz devam edenlerin önüne geçmeye çalışsak da tamamen engellemek mümkün olmuyor. Sonuçta katılımcıların hepsi sorumluluklarını bildiğini varsaydığımız yetişkin insanlar. Sadece katılım belgesi almak için gelenler ise her zaman olduğu gibi yine sadece kendini kandıranlar. Bunu bir tatil/işten kaytarma fırsatı olarak görenler ise gerçekten öğrenmeye hevesli insanların önünü kesenler ki en çok bunlar kızdırıyor beni.
Kamp, 15 gün boyunca, deyim yerindeyse gece gündüz derslerle devam etti. Sabah 9:30-12:30, öğlen 14:00-17:30, akşam ise 19:30-21:30 arasında dersler yapıldı. Sadece arada bir gün tatil yaptık. O gün Abant ve Gölcük’e geziler düzenlendi. İsteyen Abant’a, isteyen Gölcük’e gitti, isteyen kendi kendine değerlendirdi günü. Ben Gölcük’ü tercih edenlerdendim. Mesire alanından çıkıp ormanda biraz yürüyüş yapmak istemiştik ki bir ormancının “Fazla yukarıya çıkmayın, tekin değildir buralar.” uyarısıyla pek kısa bir yürüyüş oldu bizimki. 🙂 Etrafta ayılar varmış.
Bolu’ya ayak bastığım ilk günden itibaren Gölköy ve etraftaki diğer ormanlarda yürümeyi kafama koymuştum. Ancak geç biten dersler, günün yorgunluğu ve hava değişikliği sebebiyle kendimi halsiz hissetmem sayesinde yürüyüşler son iki güne hatta geceye kaldı. İki gece arka arkaya ormanda yaptığımız yürüyüşlerin sonuncusunda göle ulaşmayı başardık. Keşke kamp daha uzun olsaydı da daha fazla yürüyebilseydim diye hayıflandım. Bolu’ya dair tek şikayetim yemek oldu. İlginçtir, bunu söylediğim herkes Bolu ve ünlü aşçılarına değinip, şaşkınlığını dile getirdi. Özellikle kampüste ciddi yemek sıkıntısı var. Yemekhane yemekleri kötü, aktivite merkezinde hem yemekler kötü hem hizmet kötü, Kütük Restoran’da sürekli ızgara yenmiyor, misafirhane ise sadece akşam yemeği yapıyor. Kampüs dışında ise araçla ulaşılabilecek yerlerde güzel yemek bulabildik. Özellikle sanayi sitesi içindeki “Alan Kardeşler Günaydın Restoran” kesinlikle Bolu’daki en güzel yemekleri yapıyor. Bir güzel sürpriz de geçen sene Düzce’de kapısını aşındırdığımız Çorbacı Mülayim’in Bolu şubesiydi.
Kampın son günlerinde kapanış telaşı başladı. Kamp için tasarlayıp, baskısını beklediğimiz tişörtler geldi, katılımcıların kursa kaç saat katıldıkları hesaplandı, katılım belgeleri bastırıldı, bir de hesapta olmayan bir aksilik oldu: KPSS için bulunduğumuz bina kapatıldı. Bu konudaki çözümü son gün kongre merkezindeki bir salona geçmekte bulduk. Tişörtlerin bir kısmı, güvenerek binada bir odaya bıraktığımız yerden çalındı. Çalınanların bir kısmını Çağdaş ve Umuthan’ın gayretleri sayesinde geri alabildik. Zaten sayılı olan ve baskıdan eksik gelen tişörtler iyice azaldı böylece. Katılım belgelerine kaç saat katıldıklarının yazılacağını öğrenen bazı kursiyerler, gelmedikleri günler de tam yazılmak istediler. Hatta bazıları yoklama kağıtlarına geçmiş günler için imza atmak istediler. Kursiyerlerimizden bu gibi etik olmayan istekler gelmesi üzücü oldu. Özetle, iyisiyle kötüsüyle bir yaz kampını daha sağsalim atlattık. Benim için kampın en güzel tarafı yine arkadaşlıklar oldu. Etkinlikten etkinliğe gördüğüm insanlar, keyifli sohbetler, eğlenceli olaylar, bazen de alternatif partiler. 🙂 Hepsini bırakmak zordu ama en zoru da Bolu’daki mis gibi havayı bırakıp İzmir’e dönmek oldu.
Fotoğraflar: LKD Galeri — Kişisel Galeri