My presentation in NxtMedia Conference 2018:
Open Source: Concepts, Reasons, Effects & Influences in society (PDF)
Kategori arşivi: Özgür Yazılım
Bir Linux Yaz Kampı’nın Daha Ardından: Perde Arkası
Bilindiği gibi Linux Kullanıcıları Derneği (LKD), İnternet Teknolojileri Derneği (INETD) ile işbirliği içinde her sene yaz aylarında, herkesin katılımına açık olan 15 günlük Linux yaz kampı düzenlemekte. Bu yaz kampına katılım için katılımcılardan herhangi bir ücret alınmıyor. Sadece katılımcıların kendi yol/konaklama/yemek masraflarını karşılamaları gerekiyor. KYK ve üniversite yurtlarında uygun fiyatlı konaklama imkanı sunuluyor. Bu sene, yani 2015 yılında bu kampın 6.sı düzenleniyor. Son 4 yıldır ise Linux Yaz Kampı, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde üniversitenin de desteği ile düzenleniyor. Geçtiğimiz 5-6 yıldır her sene artan başvuru sayıları bu organizasyonun başarısının bir göstergesi. Ben son birkaç yıldır aktif olarak bu organizasyona destek olamasam da e-posta grubunu elimden geldiğince takip ediyorum. Bu yazıya başlarken bu kadar popüler olan bir organizasyonun perde arkasında neler olduğu ve gönüllü dernek üyelerinin bu etkinliği gerçekleştirebilmek adına nelerle özenle ilgilendiği konusunda herkesin fikri olsun istedim. Şimdi detaylar…
Öncelikle başvurular alınmaya başlamadan önce yapılması gerekenleri sayarak başlayacağım. Kamp tarihinin belirlenmesi (Ramazan Ayı ve Bayramı ile çakışmamasına özen gösteriliyor.), üniversite ve yurt müdürlükleri ile iletişime geçilip belirlenen tarihlerde dersliklerin ve yurtların müsait olduğunun netleştirilmesi, gönüllü eğitmenler ile iletişime geçilip belirlenen tarihlerde kampa katılıp katılamayacakları ve hangi dersleri/sınıfları açabileceklerinin belirlenmesi, web sitesinin güncellenip kayıt almaya hazır hale getirilmesi, sponsor dosyasının hazırlanıp çeşitli firmalara sponsorluk teklifinde bulunulmak üzere gönderilmesi, kampta dağıtılacak promosyon malzemelerinin ve katılımcılara yol gösterecek afişlerin belirlenmesi, hazırlanması. Özetle, daha ortada görünen hiçbir şey yokken hummalı bir çalışma başlıyor.
Başvurular başladığında tüm kayıtlar veritabanında depolanıyor. Başvuranlar arasında üniversite öğrencilerinden, çok çeşitli kurum ve şirketlerde çalışanlara kadar farklı yaş ve hatta meslek gruplarından kişiler oluyor. 2015 yılındaki toplam başvuru sayısı 775. Sınıflar ve eğitmenlerin üst limiti belirlediği toplam kontenjan ise 300 kişi civarı. Dernek olarak stratejik görevlerdeki kişilerin eğitiminin daha önemli olduğunu düşündüğümüz için başvurularda öncelik görevlendirme alan kamu ve üniversite bilgi işlem personellerine veriliyor. Ancak daha önce de belirttiğim gibi kampa katılım herkese açık ve başvurular kapandıktan sonra kontenjan elverdiğince homojen bir seçim yapılıyor. Bu seçimler yapılırken daha önce INETD ya da LKD’nin benzer etkinliklerinde çeşitli sebeplerle kara listeye alınmış kişilerin de elenmesi gerekiyor. Seçim sürecinde yeterince hızlı olunamazsa gecikmeler yaşanabiliyor. Bu sene de gönüllü arkadaşlarımızın yoğunluğu sebebiyle sonuçları açıklamakta biraz geciktik.
Başvuranlar arasından elimizden geldiğince adil ve homojen bir seçim yaptıktan sonra kampa katılmaya hak kazananların bir listesi yayınlanıyor. Bu kişiler ile iletişime geçilerek kesin kayıtları yapılıyor ve bundan sonra yapmaları gerekenler açıklanıyor. Bunun yanı sıra bir yedek liste, bir de reddedilenler listesi oluyor. Tabii ki tüm bu kişilerle de iletişime geçilip durumdan haberdar ediliyor. Bu sırada üniversite ve KYK yurtları ile iletişim sürdürülerek kaç kadın kaç erkek katılımcı olduğu bilgisi veriliyor ki hem yaz okulu ya da staj sebebiyle yurtta kalmak isteyen öğrencilerin kontenjanlarını işgal etmeyelim, hem de Linux Yaz Kampı katılımcıları açıkta kalmasın. Bir yandan da eğitmenlerin geliş – gidiş tarihleri ve konaklama imkanları netleştiriliyor.
Eğitimlere kabul edilen kişilerden aynı sınıfta ders göreceklerin bilgi düzeylerinin birbirine yakın olmasına gayret ediliyor. Yoksa sınıftaki hiç kimse memnun kalmıyor, ders ya çok hızlı geliyor ya da çok sıkıcı. Bunun önüne geçmek için birkaç sene önce eğitimlere başlamadan bir seviye belirleme sınavı yapılmasına karar verilmişti. Bir yandan eğitmenler ve organizatörler bu sınavları hazırlamak için çalışıyorlar. Geçtiğimiz senelerde eğitimlerin başlamasına çok az bir süre kalmasına rağmen onaylanmış katılımcılardan kampın nerede yapılacağı, eğitim için ücret ödenip ödenmeyeceği, dersler başladıktan birkaç gün sonra kampa gelip gelemeyecekleri gibi, kamp web sitesinde üzerine basa basa belirttiğimiz soruları içeren e-postalar yağıyordu. Birçok kişiye garip ya da saçma gelmiş olabilir ancak bu sorunun üstesinden gelmek için kampa katılmak isteyenlere bu soruların yanıtlarını içeren ufak bir test yaptık. Açıkçası işe yaramış görünüyor. 2015 yılında kampın başlamasından hemen öncesine kadar alınan ve gönderilen e-posta sayısı 2500’ü geçmişti. Buraya kadar işlerin karışık olduğunu düşünüyorsanız gelin bir de bu noktadan sonra neler olduğuna bakalım.
Yaz kampının başlamasına 2 gün yani tam 48 saat kalmasına rağmen, çeşitli sebeplerle kampa katılamayacağını belirten katılımcılardan e-postalar yağıyor. Son anda çıkan acil işler, devam etmekte olan stajlar, kimi zaman da belirtilmeyen sebeplerle iptal e-postaları yağmaya devam ediyor. Elbette, insanlık hali, gerçekten ters giden ve önceden öngörülemeyen şeyler, seyahat engeli oluşturabilecek çeşitli sağlık sorunları olabilir. Ancak son anda yağmaya başlayan iptal e-postalarının hepsine bu gözle bakabilmemiz ve anlayışla kabul etmemiz mümkün değil. O yüzden kamp web sitesinin Sık Sorulan Sorular bölümünde belirttiğimiz gibi kampa kesin kayıt yapıldıktan sonra başvurusunu iptal edenler LKD ve INETD’nin kara listesine alınıyor. Kara listeye alınanlar gelecekte bu iki derneğin düzenlediği herhangi bir kontenjanlı etkinliğe kabul edilmiyor. Kişileri kara listeye alırken iptal e-postasını gönderen kişinin iyi niyetine ve samimiyetine güvenerek, önceden tahmin edilemeyen önemli sorunlar yaşadığını belirten katılımcıları hariç tutuyoruz. Bunu anlamak çoğu zaman birkaç kez karşılıklı yazışmayı gerektiriyor. Bu konuda da herkese eşit davranmaya özen gösteriyoruz. Elbette iptal eden katılımcıların yerlerinin doldurulması gerekiyor. Bu noktada yedek listeler devreye giriyor ancak kampın başlamasına 1-2 gün kala yedek listedeki insanlara haber vermek pek hoş olmadığı gibi, pek verimli de olmuyor. Yine son ana kadar katılımcılardan gelen çok çeşitli sorular ve örneğin konaklama şeklinin değiştirilmesi gibi çözülmesi gereken sorunlar oluyor. Tüm bunların sonucunda son ana kadar yurt listelerinin ve katılımcı sayılarının güncellenmesi gerekiyor. Bütün bu sürecin üzerine kayıt yaptırıp haber vermeden kampa gelmeyenler ya da kampa gelip sonra kaçanlar da oluyor. Eh biz de anaokulu öğretmeni değiliz tabii kocaman insanları kulağından tutup getirelim ya da köşede tek ayak üstünde durma cezası verelim. Elimizden geldiğince adil ve herkese faydalı olacak bir organizasyon yapmaya çalışıyoruz ama elimizde olmayan şeyler de oluyor. Örneğin bu sene yukarıdan gelen bir emirle kampın son haftası KYK kadın yurtlarını boşaltmak zorunda kaldık. Şehirle üniversitenin ulaşımı ise belediyedeki koşullar değiştiğinden istediğimiz gibi sağlanamadı.
Sonuç olarak, bu kampın organizasyonunda perde arkasında yaşananları olabildiğince kısa şekilde anlatmaya çalıştım. Yazıyı daha da uzatıp okunabilirliğini azaltmamak adına bahsedemediğim şeyler de var, onlar da başka bir yazıya kalsın. Elbette bizler de insan olduğumuzdan hatalarımız da oluyordur. Ancak yukarıda anlattığım bütün hazırlık sürecinin ve kamp sırasındaki eğitim sürecinin tamamının gönüllülük esasına dayandığını bir kez daha belirtmem gerekir. Bu süreçlere katkı veren herkes kendi profesyonel işlerinde çalışmaktadır. Organizasyonla ilgilenen ya da kampa eğitmen olarak katılan herkes bu kamp için zaman yaratmakta, işlerinden izin alarak (kimi zaman alabildikleri kadar ya da uzaktan çalışarak), herhangi bir ücret almadan, kampa katılmakta ve katkıda bulunmaktadırlar. Kampın eğitmenlerin yol-konaklama ücretleri, sınıflarda kullanılacak olan elektrik kabloları, projeksiyon cihazları, perdeler gibi giderleri ise LKD, INETD, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi ve bulabilirsek sponsorlar tarafından karşılanmaktadır.
Tüm bu süreç sosyal bir deney olsaydı herhalde pek çok insanın kendilerine ücretsiz olarak sunulan imkanları ciddiye almayışlarının güzel bir kanıtı olurdu. Oysa insanlar böyle bir etkinlik için para ödeselerdi son dakika iptalleri ya da şartları okumadan kayıt formunu dolduranlar yine bu kadar çok olur muydu? Ama bu kez de derneğin misyonuna ters olan bir etkinlik olurdu. LKD’nin tüm etkinlikleri herkese açık ve ücretsizdir. Çünkü özgür yazılım herkesçe erişilebilir olmalı, özgür yazılım ve Linux’u olabildiğince fazla kişiye anlatabilmeliyiz. Parası olanlara değil, gerçekten istekli olanlara ulaşabilmeliyiz. İşte yukarıdaki bu uzun yazı sadece bu amaç doğrultusunda verilmiş emeklerin çok kısa bir özetidir. Bu organizasyonda emeği geçen herkese teşekkürler, iyi ki varsınız.
2015 Yazılım Özgürlüğü Günü Yaklaşıyor
Yazılım Özgürlüğü Günü (Software Freedom Day) tüm dünyada özgür yazılıma dikkat çekmek ve bu bilinci arttırmak üzere kutlanıyor. Bu günde neler yapılacağı hakkında şurada ipuçları verilmiş olsa da, orada da yazıldığı gibi yapılabilecek etkinlikler sizin hayal dünyanız ile sınırlı. Yazılım özgürlüğü günü bu sene 19 Eylül Cumartesi günü kutlanacak.
Türkiye’de bu konuda birşey orgaize edilip edilmeyeceğini bilmiyorum. Henüz bu konuda birşey duymadım. O tarihlerde Türkiye’de olmayacağımdan ben birşeyler yapamıyorum. Ancak umarım Türkiye’de de birşeyler yapanlar olur.
Eğer bir etkinlik düzenlemek isterseniz etkinliğinizi şuraya kaydetmeyi unutmayın. Hatta yazılım özgürlüğü günü Türkiye sayfasında da yer alabilirsiniz.
Biz Anıtları Pek Sevmeyiz
2012 yılında “Wiki Anıtları Sever” (Wiki Loves Monuments) fotoğraf yarışmasından söz eden bir yazı yazmıştım. 2010 yılında ilk kez Hollanda’da, 2011 yılında sadece Avrupa’da, ondan sonra ise tüm dünya çapında düzenlenen bu yarışma 2015 yılında da Eylül ayı içinde düzenleniyor. Bu bilgileri şuradan aldım. Aynı sayfada her yıl hangi ülkeden kaç fotoğrafın eklendiği bilgisini de görebilirsiniz. Dikkatinizi çekti mi? Türkiye listede bile değil. Wiki anıtları seviyor ama biz pek sevmiyoruz sanırım milletçe. 🙂
Bu sene Wiki Anıtları Sever fotoğraf yarışmasına katılan ülkeler ve yerel yarışma sayfalarına bağlantıları şöyle: Albania & Kosovo – Algeria – Armenia & Nagorno-Karabakh – Austria – Azerbaijan – Brazil – Bulgaria – Egypt – Estonia – France – Germany – Iran – Ireland – Israel – Italy – Latvia – Macedonia – Malaysia – Mexico – Nepal – Netherlands – Norway – Pakistan – Palestine – Romania – Russia – Slovakia – South Africa – Spain – Sweden – Thailand – Tunisia – Ukraine
Elinizde bu ülkelerden birinde çekilmiş tarihi ya da kültürel bir anıtın fotoğrafı varsa yarışmaya hemen katılabilirsiniz. Yüklediğiniz fotoğrafları sizin çekmiş olmanız ve daha önce Commons‘a yüklememiş olmanız gerekiyor. Fotoğraflarınız burada Creative Commons Attribution-Share Alike 4.0 International lisansı ile lisanslanmış oluyor ve Wikipedia gibi sitelerde kullanıma açık hale geliyor.
Olur da bizim ülkemizden de organize etmek isteyen birileri çıkarsa şurada neyin nasıl yapılması gerektiği anlatılmış.
CryptoParty 2015
İnternette kişisel gizlilik ve güvenliğin öneminden uzun uzun bahsetmeyeceğim. Bu konu tabii ki çok önemli. Bu farklındalığa sahip olan kişiler az da olsa gizlilik ve güvenliklerini korumak için birşeyler yapıyorlar. Ancak maalesef çok büyük bir kesim bu konuda farklındalığa sahip değil. Daha değişik bir başka kesim ise farkında olmasına rağmen birşey yapmıyor.
CryptoParty etkinliği, tıpkı Belge Özgürlüğü Günü (Tr.) ve Yazılım Özgürlüğü Günü (İng.) gibi belirli bir konuda toplumdaki farkındalığı arttırmaya yönelik bir girişim. Dünyanın pek çok farklı noktasında, internetteki kişisel gizlilik ve güvenlik konularına dikkat çekmek için, sadece bilgisayarla çokça haşır neşir olan kişileri değil, toplumun her kesimini bu konuda bilinçlendirmek için etkinlikler düzenleniyor. Belge ve yazılım özgürlüğü günlerinden farklı olarak CryptoParty yılın belli günlerinde değil, ilgili kişiler olduğu sürece her zaman düzenlenebilen bir etkinlik.
16 Mayıs 2015 günü Norveç’in Trondheim şehrinde 20 kadar kişi CryptoParty Trondheim etkinliğinde bir araya geldi. Etkinlikte daha çok kişisel gizlilik ve güvenliğimizi korumaya yardımcı araçlardan (internet tarayıcıları, parola yöneticileri, anlık mesajlaşma uygulamaları, arama motorları vs.), nasıl kullanıldıklarından söz edildi. Ben de özgür yazılımların ne olduğundan ve güvenlik konusundaki öneminden söz ederek katkıda bulundum. Sunum dosyasına (İngilizce) şuradan ulaşılabilir (Bazı slaytlar için geçmiş LKD seminer notlarını kullandım, buradan teşekkür etmeden geçmeyeyim). Sunumların ardından da OTR (Off the record – kayıt altına alınamayan) anlık mesajlaşma yazılımını deneyerek, birbirimize mesajlar gönderdik. Daha fazlası için zamanımız kalmadığından bu etkinliği arada tekrarlamak üzere vedalaştık. Etkinlikteki tartışmalardan çıkan güzel sonuçlardan birisi ise şöyleydi: “Bu araçları kullanan birkaç kişiden birisi olmak sizin kişisel gizliliğinizi arttırmaz, hatta tam tersi etki bile yaratabilir. Bu araçlar, onları kullanan belli bir sayıda insan (mümkünse çoğunluk) olduğunda anlam kazanır ve gerçekten işe yararlar.” O yüzden daha çok CryptoParty! 🙂
Başka Bir Teknoloji Mümkün
2012 yılında Ege Üniversitesi’nde düzenlenen, enerji, bilişim ve tarım alanındaki alternatifler üzerine bir çalıştayda yanıtlamıştık “Başka bir teknoloji mümkün mü?” sorusunu. O dönemde çalıştay hakkında yazdıklarıma şuradan ulaşılabilir. Tayfun Özkaya hocanın önayak olduğu ve oldukça güzel geçen bu çalıştayın ardından, çalıştayda konuşulup tartışılanları kitap haline getirme fikri doğdu. Uzun çabalardan sonra 2015 yılının Mart ayında nihayet “Başka Bir Teknoloji Mümkün” kitabımız daha da zenginleştirilmiş olarak raflardaki yerini aldı.
Kitapta çalıştayın takipçisi olarak sürdürülebilir enerji politikaları, yerel tohum ve GDO, özgür bilgisayar yazılımları gibi konular ele alınmakta. Buna ek olarak Adrian Smith, Jean Robert ve Philip J. Vergragt’ın Türkçe’ye çevrilmiş yazıları bulunmakta. Bazen insanların doğayı nasıl tahrip ettiğine, uygulanan yanlış enerji politikalarına, insan sağlığını hiçe sayan tarım ürünlerine, tekelleşmiş yazılım firmalarına bakıp da iç geçirdiğiniz oluyorsa ve kendi kendinize “Bu böyle ne kadar daha gidecek, yok mu bir çözümü?” diye soruyorsanız bu kitabı beğenebilirsiniz. Çünkü yanıtlamaya çalıştığımız “Başka bir teknoloji mümkün mü?” sorusunun yanıtını en baştan veriyoruz: “Evet, başka bir teknoloji mümkün!”
Kitabın içindeki bölümler ise şöyle:
1- “Başka Bir Teknoloji Mümkün mü?” Sorusu Üzerine Kısa Bir Deneme
Duygu Kaşdoğan
2-Teknoloji Sürdürülebilir Hayata Nasıl Katkıda Bulunabilir?
Philip J.Vergragt
3- Teknoloji ve Mühendislik Bilimlerinin Kavramsal Tarihi Üzerine
Prof. Dr. Beno Kuryel
4- Bilgisayar ve Özgürlük: Özgür Yazılımlar
Özlem Özgöbek
5-Teknolojik Determinizm ve Teknolojinin Toplumsal Denetimi
Dr. Baha Kuban
6- Özgür Tohumlar ve Tarım
Prof. Dr. Tayfun Özkaya
7-Alternatif Teknoloji
Jean Robert
8-Biyolojik Mücadele, Şirketlere mi Topluma ve Doğaya mı Hizmet Edecek?
Prof. Dr. Tayfun Özkaya
9- Alternatif Teknoloji Hareketi: Çerçeve Analizi ve
Teknoloji Geliştirme Üzerine Müzakereler
Adrian Smith
10- İklim Değişikliği ve Karbon Kilitlenmesi
Dr. Baha Kuban
11-Satılık Bilim İnsanları Aranıyor
Prof. Dr. Tayfun Özkaya
12- SORU VE CEVAPLAR
Yazılım Özgürlüğü Günü Üzerine
15 Eylül 2012 Cumartesi günü tüm dünyada Yazılım Özgürlüğü Günü (Software Freedom Day) kutlandı. Aslında uzun yıllardır her Eylül ayının üçüncü Cumartesi günü dünya çapında kutlanan bu önemli gün, bu sene ilk kez Türkiye’de de kutlandı.
Türkiye’de 4 ilde (Ankara, Çanakkale, İstanbul, İzmir) özgür yazılım destekçilerinin çabaları ve başta Linux Kullanıcıları Derneği olmak üzere pek çok topluluğun katkıları ile düzenlenen kutlamalarda farklı etkinlikler yer aldı. Biz de İzmir’de bu günü bir kahvaltı ile kutladık.
İzmir’deki etkinliğimize 15 kişi civarında katılım oldu. Pek kalabalık olmasak da oldukça güzel bir topluluk oluşturduk. Birbirini tanımayan pek çok kişi vardı ve güzel bir tanışma, sohbet ortamı oldu. Hem özgür yazılımdan söz edildi, hem başka konulardan. Ağır ağır yapılan bir kahvaltının ardından önce kahve ve daha da ilerleyen zamanda bira keyfine geçildi. İzmir’de klasik bir kordon haftasonu etkinliği oldu özetle. Efe ve Enes elimizde kalan broşürleri etraftaki insanlara dağıttılar. Kim bilir, belki birisine daha özgür yazılımı ve önemini anlatabilmişizdir bu sayede. Etkinliğe gelenlerle ise gelecek etkinlikler için sözleşildi. Bir dahaki yazılım özgürlüğü gününden önce tekrar bir araya gelebilme dileklerimle, Türkiye’de ve dünyadaki etkinlikler hakkında daha fazla bilgi almak isteyenleri yönlendiriyorum:
Wiki Anıtları Sever, Ya Siz?
Bugün gördüğüm bir günlük yazısıyla öğrendim ki dünyanın dört bir yanındaki Wikimediacılar, tüm dünyanın en geniş çaplı fotoğraf yarışmasını düzenleme hazırlığındaymış: “Wiki Loves Monuments”. Bu yarışmada katılımcılar, tarihi ve sanatsal anıtların fotoğraflarını çekip gönderiyorlar.
Yarışmaya gönderilen fotoğrafların tüm hakları, alıştığımız gibi yarışmayı düzenleyen kuruluşa ait olmuyor tabii ki. Wikimedia Commons’a, özgür bir lisans ile yüklenip, Wikipedia ve benzeri yerlerde kullanılabiliyor. Bu sayede hem geniş bir fotoğraflı dünya mirası listesi oluşturuluyor, hem de henüz Wikipedia ile tanışmamış ya da katkı vermemiş olan insanlar teşvik ediliyor. Hatta geçen senelerde de düzenlenmiş, benim haberim yoktu. Örneğin; 2011 yılında düzenlenen yarışmaya 168.000 fotoğraf gönderilmiş.
Akıllı telefon kullanıcıları için de güzel bir haber var. Bu seneki yarışma için Wikimedia tarafından bir Android uygulaması geliştirilmiş. Wiki Loves Monuments 2012 yarışmasına katılan ülkelerin bir listesi şurada var. Fotoğraf çekmeyi sevenlere duyrulur, Türkiye henüz listede yok. 🙂
Yarışmayla ilgili daha geniş bilgi için ise şuraya bakılabilir.
Linux Yaz Kampı 2012
Linux Yaz Kampı için 23 Haziran – 8 Temmuz 2012 tarihlerinde Bolu’da Abant İzzet Baysal Üniversitesi’ndeydik. Aslında yolculuğum 14 Haziran gecesi başladı. Haftasonu Ankara’daki Linux Kullanıcıları Derneği genel kurulu için yola çıktım. Ankara Ankara güzel Ankara… Ankara’da kaldığım yaklaşık bir hafta boyunca hem uzun zamandır görmediğim arkadaşlarımı gördüm, hem de etrafı dolaştım. İzmir’in sıcaklarından sonra nasıl iyi geldi Ankara’nın nispeten serin havası anlatamam. Açıkçası Bolu’ya istemeye istemeye gittim.
Bolu’ya vardığımda Perşembe akşamıydı. Kamp alanına ilk gelen ben olduğumdan ilk iş kampüsü ve sınıfları gezmek oldu. Kamp boyunca 5 farklı konuda (Java, PHP, Linux Sistem Yönetimi 1. Düzey, Linux Sistem Yönetimi 2. Düzey, LibreOffice & Linux Masaüstü), 7 sınıfta paralel eğitimler oldu. İhtiyacımız olan 7 sınıfın hepsi Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeydi. Ben gittiğimde projektör, bilgisayar, priz gibi tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Kampüsü gayet ferah ve yeşil buldum, çevresi de oldukça güzeldi. Ormanlar, yakındaki Gölköy göleti ayrıca bir güzellik katmış kampüse. Geçen sene Linux Yaz Kampı Düzce Üniversitesi’nde düzenlenmişti. Düzce Üniversitesi yeni gelişmekte olan bir üniversite. Orada da çevrede çok güzel ormanlar olmasına rağmen yeni bina inşaatları, çevre düzenlemeleri vs arasında yaz kampı yapmak bir miktar rahatsız ediciydi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi ise daha oturmuş bir üniversite olduğu için çevrede inşaat faaliyeti yoktu ve sosyal olanaklar anlamında daha gelişmiş. Örneğin; içinde kuaförden, bankaya kadar pek çok şey barındıran aktivite merkezi adını verdikleri bir çarşısı var. İki üniversite arasındaki en büyük fark ise hava koşulları. Düzce’nin nemli ve sıcak havasına karşılık Bolu’nun serin ve rüzgarlı bir havası vardı.
23 Haziran Cumartesi günü tüm katılımcıların gelmesiyle birlikte kamp resmen başlamış oldu. Kursiyerlerin kalması için ayarlanmış olan yurtlardan Kredi Yurtlar Kurumu’na ait olanla sorunlar yaşadık. Yurt boş olmasına ve önceden bize söz verilmiş olmasına rağmen bir başka etkinlik sebebiyle kursiyerleri yurda almadılar. Her ne kadar kursiyerlerin kampüs içinde konaklamasının önemini anlatmaya çalıştıysak da ne bizim ne de üniversite yönetiminin müdahalesi işe yaramadı ve kursiyerleri şehir merkezindeki KYK yurduna aktarmak zorunda kaldık. Tabii buna bağlı olarak bir de ulaşım sorunu ortaya çıktı. Neyse ki kamp boyunca bu konuda tekrar büyük bir sorunla karşılaşmadık.
Bu bilinen bir gerçek ki milletçe okumayı pek sevmeyiz. Bunun etkilerini de kamp başvurularında ve kamp süresince hissettik. Web sitesinde detaylı olarak belirttiğimiz her konuda defalarca sorular aldık. Açıkçası bu sene kampın tarihleri biraz kötü bir aralığa denk geldi. Yaz okulları, bütünlemeler, yüksek lisans başvuruları, KPSS gibi nedenlerle insanların mazeretleri vardı. Ama tüm bunları saymasak bile, kampa geç katılanlar, erken ayrılanlar, düzensiz devam edenlerin önüne geçmeye çalışsak da tamamen engellemek mümkün olmuyor. Sonuçta katılımcıların hepsi sorumluluklarını bildiğini varsaydığımız yetişkin insanlar. Sadece katılım belgesi almak için gelenler ise her zaman olduğu gibi yine sadece kendini kandıranlar. Bunu bir tatil/işten kaytarma fırsatı olarak görenler ise gerçekten öğrenmeye hevesli insanların önünü kesenler ki en çok bunlar kızdırıyor beni.
Kamp, 15 gün boyunca, deyim yerindeyse gece gündüz derslerle devam etti. Sabah 9:30-12:30, öğlen 14:00-17:30, akşam ise 19:30-21:30 arasında dersler yapıldı. Sadece arada bir gün tatil yaptık. O gün Abant ve Gölcük’e geziler düzenlendi. İsteyen Abant’a, isteyen Gölcük’e gitti, isteyen kendi kendine değerlendirdi günü. Ben Gölcük’ü tercih edenlerdendim. Mesire alanından çıkıp ormanda biraz yürüyüş yapmak istemiştik ki bir ormancının “Fazla yukarıya çıkmayın, tekin değildir buralar.” uyarısıyla pek kısa bir yürüyüş oldu bizimki. 🙂 Etrafta ayılar varmış.
Bolu’ya ayak bastığım ilk günden itibaren Gölköy ve etraftaki diğer ormanlarda yürümeyi kafama koymuştum. Ancak geç biten dersler, günün yorgunluğu ve hava değişikliği sebebiyle kendimi halsiz hissetmem sayesinde yürüyüşler son iki güne hatta geceye kaldı. İki gece arka arkaya ormanda yaptığımız yürüyüşlerin sonuncusunda göle ulaşmayı başardık. Keşke kamp daha uzun olsaydı da daha fazla yürüyebilseydim diye hayıflandım. Bolu’ya dair tek şikayetim yemek oldu. İlginçtir, bunu söylediğim herkes Bolu ve ünlü aşçılarına değinip, şaşkınlığını dile getirdi. Özellikle kampüste ciddi yemek sıkıntısı var. Yemekhane yemekleri kötü, aktivite merkezinde hem yemekler kötü hem hizmet kötü, Kütük Restoran’da sürekli ızgara yenmiyor, misafirhane ise sadece akşam yemeği yapıyor. Kampüs dışında ise araçla ulaşılabilecek yerlerde güzel yemek bulabildik. Özellikle sanayi sitesi içindeki “Alan Kardeşler Günaydın Restoran” kesinlikle Bolu’daki en güzel yemekleri yapıyor. Bir güzel sürpriz de geçen sene Düzce’de kapısını aşındırdığımız Çorbacı Mülayim’in Bolu şubesiydi.
Kampın son günlerinde kapanış telaşı başladı. Kamp için tasarlayıp, baskısını beklediğimiz tişörtler geldi, katılımcıların kursa kaç saat katıldıkları hesaplandı, katılım belgeleri bastırıldı, bir de hesapta olmayan bir aksilik oldu: KPSS için bulunduğumuz bina kapatıldı. Bu konudaki çözümü son gün kongre merkezindeki bir salona geçmekte bulduk. Tişörtlerin bir kısmı, güvenerek binada bir odaya bıraktığımız yerden çalındı. Çalınanların bir kısmını Çağdaş ve Umuthan’ın gayretleri sayesinde geri alabildik. Zaten sayılı olan ve baskıdan eksik gelen tişörtler iyice azaldı böylece. Katılım belgelerine kaç saat katıldıklarının yazılacağını öğrenen bazı kursiyerler, gelmedikleri günler de tam yazılmak istediler. Hatta bazıları yoklama kağıtlarına geçmiş günler için imza atmak istediler. Kursiyerlerimizden bu gibi etik olmayan istekler gelmesi üzücü oldu. Özetle, iyisiyle kötüsüyle bir yaz kampını daha sağsalim atlattık. Benim için kampın en güzel tarafı yine arkadaşlıklar oldu. Etkinlikten etkinliğe gördüğüm insanlar, keyifli sohbetler, eğlenceli olaylar, bazen de alternatif partiler. 🙂 Hepsini bırakmak zordu ama en zoru da Bolu’daki mis gibi havayı bırakıp İzmir’e dönmek oldu.
Fotoğraflar: LKD Galeri — Kişisel Galeri
Başka Bir Teknoloji Mümkün mü?
25 Mayıs 2012 Cuma günü Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi “Başka Bir Teknoloji Mümkün mü?” başlıklı çalıştaya ev sahipliği yaptı. (Şurada bir duyurusu var.)
Çalıştay, “Şeylerin Hikayesi” adlı kısa film gösterimi ile başladı. Tüm gün süren çalıştayda sabah oturumları daha genel tartışmalar ve felsefik bakış açıları ile geçti. Öğleden sonra ise üç farklı alanda (Tarım, bilgisayar ve enerji) günümüzde bize dayatılanların aksine neler yapabileceğimiz konuşuldu. Tayfun Özkaya, yerel tohumlarn önemi, GDO, tarım ilaçları gibi konulara değindi. Baha Kuban, enerji teknolojileri, bu teknolojilere bağlı olarak iklim değişimini anlattı. Dünyada bu konuda herkese örnek olması gereken bazı uygulamalardan söz etti. Bense hepimizin neredeyse eli ayağı haline gelen bilgisayarlarda özgürlükten söz ettim.
Bu çalıştay sonucunda gördük ki alıştırıldığımız, iyi, sağlıklı, verimli olduğuna inandırıldığımız teknolojiler, yaşam kalitemiz ve geleceğimiz üzerinde hiç de güzel etkilere sahip değiller. Ve biz hiç farketmeden kendi kendimizi köleleştiriyoruz, kendi ayaklarımızla gidip teslim oluyoruz. Yine bu çalıştayda gördük ki konu ister bilgisayar ister tarım olsun dünyada birşeyleri değiştirmeye çalışan, hem de bunu birbirlerinden habersiz olarak aynı şekilde yapmaya çalışan insanlar var. Bu noktada insan “aklın yolu bir” diye düşünmeden edemiyor. Kendi meslek alanlarımızın dışında bilgilendiğimiz, arada köprüler kurabildiğimiz böyle etkinliklerin devamının gelmesi dileğiyle.
Sunum notları: Bilgisayar ve Özgürlük (PDF)