Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde ve Rize’nin Çayeli ilçesinde Linux ve özgür yazılım anlatmak için yollardaydık bu kez. Kelkit’te meslek yüksekokulu öğrencilerine, Rize’de ise meslek lisesi öğrencilerine hitap ettik. Eee oralara kadar gitmişiz, Çayeli dediğin Kaçkar Dağları’nın dibi, nasıl durulur ki bir yaylaya çıkmadan?
Perşembe ve Cuma günleri seminerler vardı, ardından haftasonunu fırsat bilerek Ayder Yaylası’na çıktık. Aslında Ayder Yaylası’na yıllar önce gitmiştim. Fazla betonlaşmış, şehirleşmiş, kalabalıklaşmış bulup keyif alamamıştım. Ancak mevsim itibariyle ulaşılabilecek yayla sayısı fazla değil, özellikle de toplu taşıma araçlarıyla gidecekseniz. Neyse ki sezon açılmadığı için yaylada fazla kalabalık yoktu. Tabii ne yazık ki tesisleri, binaları taşıyamıyorsunuz. Çoğu kapalı olmasına rağmen şehir havasından kurtulamıyorsunuz.
Yaylaya çıkma amacımız gezip görmek kadar, dağ tepe bayır yürümekti aynı zamanda. Yanımızda botlar, tozluklar, yağmurluklarla zorlu Karadeniz koşullarına hazırlıklıydık. Bundan önce Karadeniz’e her gidişimde mutlaka yağmura yakalanmıştım. O kadar çok yağış alan bir bölgeyi, hem de bu mevsimde yağmursuz düşünemiyordum. Ancak 11 Nisan’da Erzincan’da başlayıp 15 Nisan’da Trabzon’da biten etkinliğin sadece ilk günü, yani 11 Nisan’da Erzincan’da yağmur vardı. Ayder Yaylası’nda hava günlük güneşlikti. Yürüyüş sırasında yandık epey. Hem çok sıcaktı hem de güneş fena yakıyordu. Yağmura ve kara karşı hazırlıklıydık ama güneş hiç aklımıza gelmemişti. Suratımdaki tüm güneş yanıklarına rağmen yine de çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Hem tüm manzaranın tadını çıkarabildik hem de hiç ıslanmadık. Her yerden gürül gürül akan sular eşliğinde, sonradan Kavrun Yaylası’na doğru çıktığını öğrendiğimiz karlı yolda 5-6 kilometrelik keyifli bir yürüyüş yaptık.
Yürüyüş boyunca hayıflandığımız birkaç şey oldu. İlki alınan kilolar ve kondisyon eksikliği. Benim için aylardır hareketsiz oturmanın cezası. İkincisi kafa lambası almamış olmamız. Hava kararmadan dönmek zorunda oluşumuz, sürekli saati kontrol etmekle ve geri dönüş yolunu hesaplamakla uğraştırdı bizi. Bir diğeri yanımıza GPS almamış olmamızdı. Tam olarak kaç kilometre yürüdük daha kolay hesaplayabilirdik. Son olarak güneşi hesaba katmamış olmamız var. Belki çok nadir bir hava durumuna denk geldik ama şapka ve güneş kremi bu mevsimde bile gerekli olabiliyormuş Karadeniz’de. Bir de yolun neredeyse üçte birini Ayder Yaylası’ndan çıkmak için tırmanarak geçirdik. Tüm tesislerin bittiği yere kadar bir araçla gelinse çok çok daha keyifli bir yürüyüş yapılabilirdi ancak bizim durumumuzda bu geçerli değildi tabii.
Geri dönüşle birlikte toplam 10-12 kilometrelik bir yürüyüşün ardından muhlama yemek lazımdı. 🙂 Yanında gelen mısır ekmeği de ayrıca harikaydı. Genel olarak yemeklerden memnun kalınca (köfte de hiç fena değildi doğrusu) ertesi gün sabah kahvaltısını da aynı yerde yapmaya karar verdik.
Ertesi gün sıcak ama hafif bulutlu bir hava vardı Ayder’de. Söylentilere göre yağmur yağacakmış sonraki gün. E tabii biz gidiyorduk, yağsın artık. 🙂 Ayder dönüşü Pazar ilçesi üzerinden Çayeli’ne gidecektik. Pazar’dan Çayeli minibüsüne binmeden önce bir peynirci dükkanını satın almaktan son anda vazgeçtik ve sadece kocaman birer torba peynirle yetinmeye karar verdik. 🙂
İki güzel seminerin ardından yaylaya çıkmak gerçekten keyifli oldu. Çayeli’ndeki seminerde lise öğrencilerine hitap ederken daha hareketli, görseli bol sunumlar yapmamız gerektiğini öğrendik. Öyle olsa daha iyi olabilirdi ama yine de hem bir kısım öğrencinin hem de öğretmenlerin ilgisi gayet iyiydi.
Kelkit seminerinde karşımızda zaten hitap etmeye alışık olduğumuz bir kitle olduğundan, daha güzel ve sorunsuz geçti seminer. Seminere olan ilgiden oldukça memnun kaldık.
Kelkit semineri.
Kelkit’te her yerde kuşburnu yetiştiğini öğrenmem, oraların ünlü kuşburnu içeceği (fındıkla ve soğuk olarak denedik), Kelkit’ten Rize’ye giderken geçtiğimiz Gümüşhane’nin merkezi ve ünlü Zigana Geçidi aklımda kalan diğer şeyler oldu. Ve seminerlerin ardından Çayeli’nden öteye yaptığımız bu küçük gezi, uzun zamandır hayalimde olan, sırtımda çadır o yayladan bu yaylaya, konaklaya konaklaya daha uzun bir yürüyüş isteğini körükledi.