Türkçe’ye adil tüketim çemberi olarak çevrilen REKO-çemberi, Nordik ülkelerde gittikçe yaygınlaşan bir alışveriş modeli. Bu model, yerel üreticilerle (çoğunlukla çiftçiler) tüketicileri buluşturarak, aracısız ve yakın çevreden kısa seyahat ederek gelen yiyeceklerin satılmasını hedefliyor. Ben de bu alışveriş modelini ilk kez 2019 sonbaharında denedim.
Bu modeli ilk duyduğumda harika bir fikir olduğunu düşündüm. Özellikle Norveç’te sıradan marketlerdeki ürün çeşitliliğinin azlığı, sebze ve meyvelerin genellikle güney Avrupa’dan, hatta dünyanın daha da uzak köşelerinden ithal edildiği düşünülürse, yakın çevrede yetişmiş ürünlerin değeri daha da iyi anlaşılabilir. Ancak REKO-çemberi ile ilk deneyimimden önce bu modelin tam olarak nasıl çalıştığına, satıcıların ne kadar güvenli olduklarına dair birkaç soru vardı kafamda.
REKO-çemberi Facebook üzerinden işliyor (REKO çemberinin Norveç’teki genel Facebook bilgi sayfası.) Sanırım modelin en büyük dezavantajı bu, eğer Facebook kullanmıyorsanız çembere dahil olamıyorsunuz. İlk bakışta bunu Facebook üzerinden organize etmenin oldukça kötü bir fikir olduğunu düşünmüştüm. Hala da bu fikre bayıldığım söylenemez. Ancak halihazıda var olan ve hemen herkesin zaten kullandığı bir platformu kullanmanın pratik olduğu açık. Eğer bu çembere dahil olmak için ayrıca üye olmam gereken yeni bir platform olsaydı bu da beni pek mutlu etmezdi.
Her yerel REKO-çemberi için ayrı, kapalı bir Facebook grubu oluşturuluyor. Mesela REKO-Kadıköy, REKO-Beşevler, REKO-Karşıyaka gibi. Tabii talebe göre daha küçük veya daha büyük bir alana hitap etmek mümkün. Her grubun belirli bir toplanma yeri ve zamanı oluyor. Örneğin; her iki haftada bir X mağazasının otoparkında saat 17.00 – 19.00 arasında. Üreticiler bu Facebook gruplarında kendileri (veya çiftlikleri ya da üretim tesisleri) hakkında bilgileri, ürünlerini ve ürünlerinin fiyatlarını paylaşıyorlar. Bu paylaşımlarda üretim aşamalarının ya da ürünlerinin fotoğrafları da oluyor genellikle. Tüketiciler ise her bir üreticinin paylaşımının altına yorum olarak siparişlerini yazıyorlar. Toplanma yeri ve zamanında ise üreticilerle tüketiciler buluşuyor, siparişler teslim ediliyor ve ödemeler yapılıyor. Bu sayede satın aldığınız yiyeceği üreten kişilerle doğrudan tanışma şansınız oluyor. Yiyecekler taze ve ucuz oluyor.
Bu aslında bir nevi önceden organize edilmiş pazar yeri 🙂 Normal pazar yerine göre hem tüketici hem de üretici açısından bazı avantajları var.
Tüketiciler açısından avantajlar:
- Üreticiler hakkında önceden bilgi edinme şansınız oluyor.
- Hangi üründen ne kadar sipariş edeceğinizi hesaplayıp bütçe planlaması yapabiliyorsunuz
- Pazardaki gibi saatlerce tezgah tezgah gezmenize gerek kalmıyor. Doğrudan üreticiye gidip ürününüzü teslim alıyorsunuz.
- Aldığınız ürün hakkında sonradan geribildirim verebiliyorsunuz ya da sorular sorabiliyorsunuz.
- Facebook yorumları üreticiler için önem kazanıyor ve tüketici memnuniyeti ve ürün kalitesi ön plana çıkıyor.
- Birkaç kez alışveriş yaptıktan sonra üreticileri ve ürünlerini daha iyi tanıyıp karşılıklı güven geliştiriyorsunuz.
Üreticiler açısından avantajlar:
- Herşey 1-2 saat içinde olup bitiyor ve bütün gün tezgah başında beklemek gerekmiyor.
- Ne kadar ürün satacağınızı biliyorsunuz, bütün ürünlerinizi nakliye etmenize gerek kalmıyor.
- Aracısız satış yapıldığından kâr doğrudan üreticinin oluyor.
- Yakın çevrede satış yapıldığından nakliye masrafları azalıyor.
Elbette bu modelin dezavantajları da var:
- Daha önce de yazdığım gibi herşey Facebook üzerinden organize ediliyor. Facebook kullanmayan ya da kullanmak istemeyenler çembere dahil olamıyor.
- Siparişler Facebook yorumu olarak yazıldığından gruba dahil olan herkes sizin ne sipariş ettiğinizi görebiliyor.
- Buluşma noktasına gidip önceden sipariş etmediğiniz birşeyi satın alamıyorsunuz, herşey sipariş sistemine dayalı ve üreticiler listelerle çalışıyorlar.
- Model karşılıklı güvene dayalı çalışıyor. Tüketici sipariş ettiği ürünü teslim alacağına, üretici de söz verdiği kalitede ve miktarda ürünü teslim edeceğine söz vermiş oluyor.
Bu model Türkiye’de ne kadar verimli çalışır söylemek zor ama okuduğum kadarıyla İtalya’da ve bazı diğer Avrupa ülkelerinde de kullanmaya başlanmış. Denemekten zarar gelmez muhtemelen 🙂